Teknolojik ve ticari gelişme ile büyüyen işlerin tek başına gerçek kişi tacir tacir veya tüzel kişi tacir tarafından üstlenilmesi ve yerine getirilmesi imkansız olmaktadır.
Son dönemde köprü, otoyol ihalelerinde adını duyduğumuz konsorsiyum, ticari yaşamda daha düşük bütçeli işler içinde sıkça karşılaştığımız bir kavram haline gelmiştir. Özellikle ihale sonucu kamunun inşaat işlerini temin eden şirketlerin bağımsız yapılarını ve tüzel kişiliklerini korumakla birlikte sadece üstlenilen edim bakımından ortak çalışmaları ve bu ortaklıklar sonucu oluşan uyuşmazlıkların yargılamaları sırasında da bu kavramlar rastlanılır olmuştur.
İş ortaklıkları uygulamada tek bir iş kurulmuş olan ortaklıklar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. İskoç hukukundan doğan “joint venture” terimi, Amerikan hukukunda gelişim göstermiş ve Avrupa hukuk sistemlerinde yer bulmuştur. Joint venture veya iş ortaklıkları son derece modern olduğu iddia edilen 6102 sayılı TTK da düzenleme dışı bırakılmıştır. Henüz tamamen yaygınlaşmamış olan iş ortaklığı kavramı, özel bir düzenleme olmaması sebebiyle uygulamada bazı soru işaretlerine neden olabilmekte ve bu yasal boşluk Yargıtay kararları ile doldurulmaya çalışılmaktadır. Maliye bakanlığı ve SPK da kendi alanlarına giren uyuşmazlıkları yayınladıkları tebliğler ile gidermeye çalışmışlardır. Dolayısıyla iş ortaklığı hukukumuzda fiilen var olan ancak özel bir düzenleme yapılma gereği duyulmayan bir yapı halini almıştır.
İş ortaklığı; bir den fazla ticari şirketin tüzel kişiliklerini devam ettirmekle, tek bir işin yapılması için ve kar amacıyla kurulan ortaklıklardır. Hukukumuzda iş ortaklıkları özel olarak düzenlenmemiş ise de BK 620 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan “Adi ortaklık sözleşmesi” hükümlerine tabi olduğu hem doktrin hem de Yargıtay’ca kabul edilmiştir.
Doktrinde konsorsiyum, iş ortaklığı terimlerinin birbirlerinden farklı oldukları kabul edilmiş olsa da her iki kavramında BK 620 ve devamı maddelerine tabi olması sebebiyle çıkan uyuşmazlıklarda uygulanacak hükümler bakımdan farklılıkları olmadığı söylenebilir.
BK 620 ve devamı maddelerine tabi olması sebebiyle iş ortaklıkları ve konsorsiyumların tüzel kişilikleri bulunmamaktadır. Bu sebeple iş ortaklıklarına karşı açılacak işçilik alacağının tahsili için açılacak bir davanın veya iş ortaklığı tarafından tanzim edilmiş bir kıymetli evrakın tahsilini amaçlayan icra takibinin tüm ortaklara birlikte yöneltilmesi gerekmektedir.
Bir iş ortaklığının kurulmuş sayılması için ortakların yazılı olarak yaptıkları sözleşme geçerli sayılmaktadır. Ortakların kendi arasındaki ilişkilerinde ve şirketi idare yetkisine sahip ortağın belirlenmesinde bu sözleşme önem arz etmektedir.
Uygulamada İş ortaklıklarına karşı en sık rastlanılan sorun idareci ortak tarafından atılan imzaların diğer ortakları bağlayıcı etkisi olup olmadığıdır. Yani iş ortağı konumunda olan bir şirketin başka bir şirket yetkilisi tarafından atılan imza sonucu yükümlülük altına girip girmediğidir. Bu konu uygulamada oldukça sık tartışılmış ve Yargıtay kararları ile BK 637-3 maddesi hükmüne atıf yapılarak, ortaklığı idare yetkisi verilen, uygulamada pilot ortak olarak adlandırılan ortağın attığı imzanın diğer ortakları da ilzam edici nitelikte olduğu kabul edilmiştir.
İlgili İçtihatlar: İçtihatlar