Ülkemizde korona virüs kadar olmasa da ona nispetle önemli bir gündem teşkil eder hale gelen kavramlara kavuştuk. Daha önce çok dikkatimizi çekmeyen Münhasır Ekonomik Bölge, (MEB), Navtex, Kıta sahanlığı gibi yeni kavramlar… Bu kavramlarında gündem de çokça yer tutmalarının nedeni, oluşturdukları endişeler…
Deniz Hukukunun konusu olması nedeniyle bu kavramlara ilişkin bir çalışma ilk bakışta faydasız gibi görünebilir. Ancak bizler için kutsal olan “Vatan” mevhumuna; deniz ülkesinin de dahil olduğunu, vatan toprağı nasıl kutsal ise Mavi Vatan diye tabir edilen denizlerimizin de aynı derece kutsal olduğu kabul den bizler için bu kavramların önemi inkar edilemez.
Ancak kutsal vatan suyumuzun sınırlarının; kara sınırları gibi net ölçülerle belirlenmesi en azından bu gün için kolay değil. Bu sebeple Vatan Sularının belirlenmesi için karasuları, münhasır ekonomik bölge , kıta sahanlığı, gibi egemenlik konusu tasnifin hukuki olarak izahı zorunlu bir hal almış bunuyor . Bu sebeple bu yazıda uluslararası kriz haline gelen Doğu Akdeniz meselesine konu kavramları hukuki açıdan kısaca irdelemeyi amaçladım.
Deniz Hukuku’nun kaynakları örf adet ve uluslararası anlaşmalardır. Karasularının belirlenmesinde Birleşmiş Milletler 1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesi ‘nin 5-7 maddelerince belirlenen hattın gerisi, iç sular olarak belirlenmiştir. İç sular olarak tasnif edilen bu kısım tam bir egemenlikten bahsetmenin mümkün olduğu deniz alanlarıdır.
Karasuları ise devletlerin kara topraklarına bitişik olan, uluslararası Hukuk kurallarına göre kendi belirleyeceği ve esas hattın azami 12 mile kadar olan mesafedeki sulardır. Karasuları da iç sular gibi tam bir egemenlik hakkının geçerli olduğu deniz alanlarıdır. Dolayısıyla deniz ülkesi; iç sular ve karasularının bütünüdür.
Son dönemde sıkça rastladığımız Kıta sahanlığı ise Karasularının ötesinde Azami 200 mile kadar uzanan deniz alanlarını ifade etmektedir ki bu alanlarda devletlerin yetkileri daha sınırlı olsa da gümrük vb alanlarda oldukça mühim yetkileri bulunmaktadır.
Son dönemin en popüler kavramı ise şüphesiz (MEB) Münhasir Ekonomik Bölgeler. Bu kavram 60 lı yıllardan sonra literatüre girmiş nisbeten yeni bir kavram. İngliizce terminoljide (EEZ) “Exclusive economik Zone” olarak yer bulan bu terimi Türkçemize Özel Ekonomik Alan olarak birebir tercüme etmek mümkün.
Münhasır Ekonomik Bölge Kıta sahanlığı içerisinde ilan veya anlaşma yoluyla kazanılan, deniz yatağı, toprak altındaki kaynaklar bakamından ilan eden devlete hak ve yetkiler veren alanlardır. Münhasır Ekonomik bölge kavramı esasen ekonomik ve hukuksal bir anlam taşımaktadır. Kıta sahanlığı kavramından çok daha geniş uygulama alanı bulunmaktadır. Ancak gündemde bu kadar çok yer işgal etmesinin sebebi şüphesiz ki Doğu Akdeniz’in zengin hidrokarbon yatakları ile bu yataklar üzerindeki hak sahipliğinin tespitinde önemli bir kavram olması.
Münhasır Ekonomik Bölge olarak ilan edilen yerlerde ise diğer devletlerin deniz ulaşımına, İletişim kablolarına ve enerji nakil hatları tesisine ve bilimsel araştırmalara müsaade etmek ve engel olmamak yükümlülüğü mevcuttur.
Bu itibarla MEB içindeki çalışmalar sırasında zararsız geçiş hakkı gibi uluslararası hukuktan kaynaklı haklarını kullanan deniz araçlarının güvenliği amacıyla NAVTEX olarak adlandırılan (Navigational Telex) uluslararası haberleşme -bilgilendirme sistemi ile duyuru yapılması yolu tercih edilmekte bu suretle MEB üzerindeki uluslararası hukuk kaynaklı egemenlik haklarının kullanıldığı da vurgulanmaktadır.
MEB ilan devletin bu alanı kara ülkesine bitişik azami 200 mile kadar olan içiresinde bulunması zorunludur. Bu alanın belirlenmesinde ana karanın dikkate alınması zorunlu olup anakara statüsünde olmayan adalara ilişkin kıta sahanlığı kıta sahanlığı ve MEB tanımlanması uluslararası hukuk bağlamında geçerli bir iddia değildir. Batı Komşumuz Yunanistan devleti ile yaşanan ihtilafın temelinde Yunan adalarının kıta sahanlığının varlığı iddiası yatıyor.
Zira İngiltere Fransa Manş denizi ihtilafı, Romanya Ukrayna İhtilafı, Libya malta ihtilafı, Eritre yemen ihtilaflarının tamamında Uluslararası Adalet divanı adaların kendi başına kısa sahanlığı ve MEB ilan edemeyeceğini hükmetmiştir.
Yunanistan’ın asılsız iddialarını desteklemek amacıyla AB tarafından İtalya’nın Sevilla Üniversitesine hazırlattırılan çalışma sonucu ortaya konulan harita ile Doğu Akdeniz’deki deniz alanlarını gösterir harita da Yunanistan’ın iddialarının kabul edilemez iddialar olduğu net olarak görülmüştür. Zira bu haliyle uygulanmasının mümkün olmadığı Yunanistan’a ait olan ancak haritada dahi görünemeyecek kadar küçük yüzölçümüne sahip ada parçacıklarına dayanarak ülkemizi Akdeniz’e çıkamaz bir hale getireceğini adeta mizahi bir biçimde ortaya koymuştur.
Ülkemiz dahilinde ve aleyhine yayın yapabilen dış mihrakların güdümündeki bazı yayın organlarında kara propaganda amacıyla Doğu Akdeniz Münhasır Ekonomik bölgemizde yaptığımız faaliyetlerimizin kanunsuz, hukuksuz olduğu iddiaları tamamen kara propaganda amaçlıdır.
Mavi vatan sınırlarımızda en küçük bir ihtilaf veya başa devletlerin haklarına tecavüz etmek gibi bir niyet bulunduğunu iddia etmek hukuki gerçeklerden uzaktır. Ancak başka devletlerin mavi vatan hudutlarımıza tecavüz girişimleri de millet olarak karşısında durulması gereken emperyalist girişimlerdir.
Bu itibarla ülkemiz MEB ilanını Birleşmiş Milletler nezdinde gerçekleştirmiş ve son olarak meşru Libya Ulusal Mutabakat hükümeti ile yapmış olduğu anlaşma ile deniz sınırlarında en küçük bir şüphe bırakmayacak şekilde tüm uluslar arası metinlere ve teamüllere uygun olarak tespit ve ilan etmiştir.
Mavi Vatan Doktrinini uluslararası deniz hukuku bağlamında okyanusta bir damla kabilinden özetlemeye çalıştıgım bu yazıda Mavi Vatan Doktrini il ortaya koyan ve hem görev yaptığı kurumlarda hemde akademik çalışmaları ile devlet politikası haline gelmesinde büyük emekleri olan Tümamiral Doc.Dr. Cihat Yaycı komutanımızdan ve emeklerinin kıymetinden söz edilmese yazı eksik kalırdı muhakkak…
En küçük bir şüphe dahi barındırmayan 462.000 KM2 lik Mavi Vatan sularının tespitinde MAvi Vatan Doktrini hukuken makbul temelleri olan tutarlı, karşı tezler veya ülkeler arası hasmane birliktelikler ile geçirsiz kılınamayacak güçtedir.
- Yazı AfyonBaro dergisi eylül- Ekim sayısında yayınlanmıştır. http://www.afyonbaro.org.tr/e-dergi
Kaynakça
-Nuray KARAPINAR Birleşmiş Milletler Denizhukuku Sözleşmesi Ve deniz Alanlarına İlişkin Bazı avramlar
-Doğu Akdeniz’in Paylaşımı Mucadelesi ve Türkiye, Doç Dr Cihat Yaycı
- Uluslararası Deniz Hukuku Prof.Dr. Hakan Karan